1964 Yılında, Menemen’de, Özel Tabur’da askerlik görevimi yaparken, sık sık Kubilay’ın Anıtı’nda, gönüllü olarak nöbet tutardım. Bir yobaz ayaklanmasını, dağıtmaya gittiği sırada, devrim uğruna şehit olan, meslektaşım, Yedek Subay Öğretmen Kubilay’ın Anıtı’nda, nöbet tutmak onurunu , saatlerce yaşamak isterdim.
O yıllarda,Yıldıztepe’de (Anıtın bulunduğu tepenin adı) geceleri, Kubilay’ın Anıtı’nı aydınlatan, tek bir ışık yanardı. Ama, Anıt’ın kendisinden şavkıyan, bir başka ışık daha vardı ki, tüm Menemen Ovası’nı aydınlatıyor gibi gelirdi bana. Sanki, Menemen Ovası’nda, Derviş Mehmet’i ve onun avanesini ararcasına…Bu nedenle, gece nöbetlerini daha çok yeğlerdim. Ayrıca, Anıt’ın üzerinde yazılı bulunan: “İNANDILAR. DÖVÜŞTÜLER. ÖLDÜLER.- BIRAKTIKLARI EMANETİN BEKÇİSİYİZ.” Sözlerini kezlerce okur, coşkulanırdım. Bu anılarımı da, Kubilay’ın katledilişinin 72. yıl dönümünü yşadığımız şu günlerde de aynı coşku ile yeniden yaşamaktayım.
Kubilay, 1906 yılında İzmir’de doğmuş, 1926 yılında da, ilkokul öğretmeni olarak yaşama atılmıştır. Bir arkadaşı notlarında: O’nun, inandığı ve bağlandığı fikirleri, ısrarla ve coşku ile savunduğunu, güvenilir bir dost, sevilen ve aranılan bir arkadaş olduğundan söz eder. Gerçekten Kubilay, hareketli, neşeli, açık yürekli bir kişiydi. Her öğretmen gibi o da, okumayı severdi. Toplum hayatı ile ilgili sohbetlerde, ulusal konularda duygulu ve titizdi. İnandığı ve bağlandığı fikirleri ısrarla ve coşkuyla savunur, konuşmaları hep o yana çevirir ve tartşma havasını daıma canlı tutmasını bilirdi.
Menemen’de, Yedek Subay olarak askerliğini yaparken, 23 Aralık 1930’da, ayaklanmak üzere toplanan yobazları, tek başına dağıtmak istemişti. İşte tam o sıra, onlara karşı koyduğu anda, yobazları n attığı serseri bir kurşunla vuruldu, yaralandı. Ne yazıktır ki, yaralandıktan sonra isyancılar, Kubilay’ın başını hunharca, bir testere ile kesip, kanlar içinde, ellerindeki isyan bayrağının sopasına takarak, sokaklarda gezdirdiler. Ne denli ürpertici, ne denli dehşet verici değil mi?
Kubilay o zaman, yaşamının baharında, henüz 24 yaşında bir gençti. Her insan gibi yaşamak, her genç gibi yaşamın güzelliklerini tatmak, elbette O’nun da hakkı idi. Ama, Türk Devrimi’ni, gericilere karşı koruyabilmek uğruna şehit düşmüştü. Gerçi O, Devrim Tarihi’mizin sayfalarında “ANIT ADAM” olarak yaşamaktadır, yaşatılacaktır.
“yayıldığını hissediyorum kanımın,
damarlarımda yeniden
derviş mehmed’i arıyorum
menemen çarşısında
elimde tüfeğim.
bağırmak istiyorum yıldıztepe’den
derviş mehmet ve avanesini
“candan açtık
cehle karşı bir savaş” diye
sesim kısılıncaya kadar.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder